Archive for Mart 2015

Dere Tepe Gezdim, Sonunda Huzuru Buldum

6 Comments »


Hayatım boyunca sağlam adımlar atmak adına bir şeye karar vermeden önce düşünüp durdum. Buna rağmen yapmış olduğum çeşitli hatalar var. Pişmanlıklarım, unutmak istediklerim, toprağa gömdüklerim ve daha fazlası... İnsan hayatı daha monotonlaştığı zamanlarda yapmış olduğu salaklıkları bile özlüyor sanırım. Ben de bu sıralar tam olarak bu durumdayım. 

İşten ayrılmak, ilişkiyi sonlandırmak, aileye rest çekmek, parasız kalmak, normal zamanlarda dönüp bakılmayaca halde azgın durum yüzünden istemediğin biriyle seks yapmak, depresyona girmek, çok istediğin bir şeyi elde edememek ve aklıma gelen daha onlarca aptal durum... Hiçbirinin şu anki düşüncelerimle alakası yok. Nedenini bilmediğim bir şekilde kendimi yalnız hissediyorum bu sıralar.

Ben tek çocuğum. Annem ve babam çalıştığı için hayatım boyunca genelde tek başıma kaldım. Dolayısıyla yalnızlığa ve tek kalmaya alışığım. Çocukluğumda ve ergenlik yıllarımda hiç sorun etmiyordum, çünkü zaten alışkındım. Ama son zamanlarda yalnız kalmaktan sıkıldığımı fark ettim. Evde bile tek başıma odamda bir şeyler yaptığımda sıkılıyorum. Oyun oynamayı, kitap okumayı, müzik dinlemeyi, film/dizi izlemeyi çok severim, bıraksalar sabaha kadar bu aktiviteleri gerçekleştiririm. Ama dediğim gibi son zamanlarda 20 dakikalık en sevdiğim komedi dizisini izlerken bile bir sıkılma geliyor bana. 


İlk başta seks yapayım geçer gibisinden oldukça yüzeysel bir çözüme başvurdum. Gittim oldukça hoş bir çocukla çatır çatır seks yaptım. Hiç de mutlu hissetmedim sonrasında. İçimdeki bu duygu devam ediyordu. 

Sonra belki duygusal bir şeyler yüzünden böyle oluyordur dedim, kendimi yakın hissedeceğim biri var mı diye bakındım. Tabi ki bulamadım. 21 yaşında "aşk arıyorum" diyen yeni ergenliği bitmiş gençlerimizin triplerini çekmek zorunda kalmak daha çok depresyona sokar beni.

Arkadaşlarımla görüştüm, içtim içtim içtim. Dilediğimce eğlendim, yıllardır dağıtmadığım kadar dağıttım. Bana vermiş olduğu tek duygu gün aydınlandığında hissettiğim inanılmaz baş ağrısı oldu. 

Böyle içen içe enerji patlaması yaşıyorum, sebebi de sıkıntıdan. Bir şeyler yapmam lazım dedim. Aldım sırt çantamı yanına, atladım arabaya ve Düzce'ye gittim. Aklıma ilk burası geldi. Zamanında bir arkadaşım Düzce'deki bir şelaleden bahsetmişti. Birden aklıma gelince bu macerayı yaşamalıyım dedim ve yola koyuldum. Yol boyunca en sevdiğim şarkıları dinledim, bağıra çağıra eşlik ettim. Yaklaştığımda ise içim uzun süreden sonra ilk defa heyecanla doldu. Samandere Şelalesi'ni oldukça merak ediyordum.



Şelaleyi görür görmez aradığım şeyin bu olduğunu anladım. Gözleme yapan teyzelerle sohbet edip leziz gözlemelerinden yedim, 3 kilometrelik patika yolu yürüdüm, dönüş yolunda bisiklet kiralama yerinde bisiklet kiralayıp sürdüm, şelaleye girip dizlerime kadar buz gibi suyun içinde kaldım, bir sürü foto çektim (Hepsi makinede, bir de bu yazı aslında gezi yazı değil o yüzden eklemedim) ve en güzeli de şelalenin kenarında gördüğüm hamakta 2 saat boyunca dinlenip hayatımdaki her şeyi uzun uzun düşündüm. Rahatlama buydu, benim de buna ihtiyacım vardı. En azından çözümü bulduğum için çok sevinmiştim. Nasıl rahatladığımı size anlatamam. Şehirden, insanlardan, yaşanmışlıklardan bazen uzaklaşmak insana çok iyi geliyor. Bence herkes bunu arada yapmalı. Ya en yakın arkadaşınızla yapacaksınız, ya da benim gibi tek. Bundan sonraki ara verme molalarımı en yakın arkadaşlarımla yapmayı düşünüyorum.

Bazen İstanbul böyle boğuyor beni. Gittiğim yerde yaşadığım anılar, rast geldiğim insanlar, trafik, kalabalık, boğucu hava ve sinir harbine yol açan durumlar yüzünden nefes alamayacak düzeye geliyorum. Kaçık rotalarımı ise buldum. İstanbul yakınlarındaki şelalari dolaşacağım ilk etapta. Kendimi dağa, ormana, suya vuracağım. Rahatlamanın türlü türlü yolu var, benim de terapim bir nevi bu. 


Bunlar dışında son zamanlarda neler yapıyorum, onlardan bahsedeyim biraz da...


  • Ekşi'ye yeniden yazmaya başaldım, uzun süre ara vermiştim.
  • Ayı Sözlük'te yazmaya başladım ayrıca. Aklıma gelen durumlarla ilgili saçmalıyorum işte. 
  • Yazın gerçekleşecek hayalim için çalışmalara devam ediyorum. Bazen de bu durum sıkıyor beni, gün geçtikçe ara sıra gerilmelerim artıyor. 
  • Sapığım oldu bir tane. Sosyal medya hesaplarımdan bulmuş beni, takip edip çeşitli şeyler yazıyor. Telefondan, Whatsapp'ten, Twitter'dan, Face'ten, ve Romeo'dan engelledim, bu sefer de diğerlerinden buldu ahaha. Yeminle teknoloji çağında birini hayatınızda çıkarmak zor. En sonunda arayıp ana avrat söveceğim de du bakalım.
  • 1 yıldır Hollanda ve Amerika'da olan en yakın arkadaşlarım Mayıs başında geri dönüyorlar. Onlarsız İstanbul sıkıcı oluyordu.
  • Antalya'da ev bakıyorum, eğer yazın istediğim olursa İstanbul'da uzaklacağım 3 seneliğine. Biraz nefes almaya ihtiyacım var. Umarım Antalya olur, orayı çok istiyorum.
  • Nedenini bilmiyorum ama hayatımda bir kere para verip eskortla yatmak istiyorum. Birine para verip bunları bunları yapcaz demenin nasıl bir duygu olduğunu merak ediyorum :)
  • Huzur Sokağı temalı bir gey hikaye yazmak istiyorum. Muhafazakar Ali ile orospu ruhlu Orçun'un Fatih'teki Huzur Sokağı'nda yeni inşa edilen apartman dairesi sayesinde yaşadıkları ihtiras, şehvet, sesk, tutku ve muhafazarlık yüklü bir hikaye. Can sıkıntısı başa bela amk! :D
  • PS4 ve Xbox One arasında kaldım. Hala hangisini alsam diye düşünüyorum. Bir akıl, bir yardım lütfen.
  • Youtube'da kanalı olan bir arkadaşım 5 bölümlük video çekimi için konuk olmamı istedi. Youtube ünlüsü olma yolunda ilk adımı da attım haha. PS Move üzerinden ceza oyunları oynayacağız.
  • Senaryosunu çaldıkları için bir diziyi şikayet eden arkadaşım açtığı davada şahit olarak yazdırdı beni. Yakın zamanda hayatımın ilk mahkeme deneyimini yaşayacağım. O kadar The Good Wife izledim, hazırlıklıyım. İtiraz ediyorum sayın hakim! (Upss, bu başkaydı yahu hehe)
  • Yemek yapmaya başaldım. iPad'e yemek uygulamaları indirdim. Yeni yeni tatlar deniyorum. Hazır Oktay Usta paralelci ilan edildiğinden yerini alabilirim sanırım. Programını adı Pembe Elma olacak. Gönül isterdi ki Logo'da filan programın yayınlansın, ama işte hayaller Logo, gerçekler Flash TV.
  • Glee bittiği için o kadar mutluyum ki. Evde bayram havası estirdim. Kanımı çeken o Blaine ve Kurt salağından kurtulmak harika bir duygu. Dizi alemi içerisinden en iğrenç gey çiftlerdi.


İşte böyle. Bu ka'a...

Ben Buraya Çıplak Geldİm Lan!

5 Comments »


Bazen yatağıma uzanıp uzun uzun düşünmeyi çok seviyorum. Her şey uzaklaşmak ve kendi düşüncelerimden oluşturduğum ütopyaya yolculuk yapma hissi mükemmel hissettiriyor. Bu ütopyada gerçekçi ve en baba hayalperestlere taş çıkarsacak bir skalada ilerleyen olaylar silsilesi oluyor. Hayal kurmak güzeldir, yaratıcılığınızı artırır. Hele bir de rüyayla birleştiğinde tadından yenmez, neredeyse gerçek olur. Sonra gerçek dünyaya geri dönüyorum, pencereyi açıyorum ve bir sigara yakmak istiyorum. Yakamıyorum ama, çünkü sigara kullanmıyorum amk :)

Daha çok ev insanıyım ben. Evimin kapısından içeri adım attığımda yeniden dışarı çıkmam için büyük bir itici güç gerekiyor. Bazen canım sıkıldığımda girdiğim uygulamalarda yazıştığım kişiler 5. dakikadan itibaren bana kahve(!) içmeye gelsene dediklerinde "hayır" diye cevaplıyorum. Bunun sonucunda beni garipliyorlar. Ama onun kahvesinin vereceği zevki oturduğum sıcacık evimde sağ elim de sağlıyor. Ne gerek var giyinip İstanbul trafiğine çıkmaya. Soruyorum size, yaptığım çok mu anormal? 

Kış yüzünden mi bilmiyorum ama bu aylarda genelde hayattan zevk alma olayım azalıyor benim. Her ne  kadar Mart ayına girmiş olsak da havada belli bir ısınma durumları daha yaşanmıyor. Hayatımın odak noktasında işimle ilgili bir durum olduğundan dolayı sevgiliye, buluşmaya ya da yatmaya vakit ayırmıyorum. Sırf bu yüzden hayatımda ilk defa rastladığım İstanbul'da yaşayan, mavi gözlü Yahudi diş hekimini engelledim :D Böyle bir kombin bir daha ne zaman karşıma çıkar bilmiyorum. Diyorum ya enteresan bir insanım. Adamın zevkini sonuna kadar sömürmem, onu da zevkten uçurmam gerekiyorken ben "engelle"ye bastım ve hayatımdan çıktı. Sanal dünyada bazen tanrıcılık oynayabiliyoruz böyle, güç bizim oluyor. Bazen de başkaları bizim üzerimizde tanrıcılık oynuyor, o zaman da göte gelmiş oluyoruz işte. 



Geyler kendilerini yıllar yıllar önce bir sürü kategoriye ayırdıkları için şimdi yazacaklarım garip kaçmaz. Ben daha çok nasıl desem, mmm "hetero" zevklerine sahip bir geyim. Bu ne demek oluyor? Şöyle bir şey:

-Stadyumda, televizyonda, kafede filan maç izlemeye bayılırım. Halı sahada maç yapmaya da bayılıyorum.

-Oyun oynamaya bayılırım. PS4, Xbox One, Wii U... Hepsinde deli gibi oyunlar oynarım, gram sıkılmam.

-Nevizade dışında özellikle salaş meyhanelerde içmeye bayılırım. Bu tarz ortamlar hoşuma gidiyor. 

-Partilere, gey barlara filan takılmayı sevmiyorum. İçeceksem dediğim gibi yukarıdaki maddede yazdığım yerlerde ya da evlerde içmeyi seviyorum. 

-Birileriyle tanışmak ya da sevgilisiz yaşayamamak bana göre değil. Elbet ben de insanlarla konuşuyorum, buluşuyorum ama her görüştüğüm erkeğe potansiyel sevgili, yiğit, delüğanlı, evimin direği, yavuklu gözüyle bakmıyorum. Gey tanıdıklarımın çoğu bakıyor ama emin olun.

Anime izlemeyi, manga, çizgi roman okumayı çok seviyorum. Sağlam koleksiyonum da var. Fantastik kitaplar da oldukça ilgimi çekiyor. Figür de biriktiriyorum.

Şimdi en kaba tabirle bu şeyler benim hayatımın odak noktasında olan durumların bazıları olarak nitelendirilebilir. Tanıştığım insanlarda da genelde böyle ilgileri bulamadığım için buluşmalar eğlenceli geçse bile hep bir "eksik" oluyor benim için. Şöyle 19 - 20 yaşımda olsaydım "sevgilim olmazsan yatamayız, olmaz ama" tribinde de olurdum kesin :) Şimdi ise fırsatını bulduğumda hiç affetmem, çatır çatır - duvardan duvara - sabahlar olmasın diyerek - inletere hgqfwefqfdqf :D



Çeşitli toplantılara, etkinliklere, konferanslara katılıyorum. Her sene onur yürüşünde göğsümü gere gere geziyorum. Hetero arkadaşlarımın hepsi beni biliyor, çünkü ben olduğum kişiyle "kendimle" gurur duyuyorum. Bu duygu benim için "aman ne düşünürler", "dışlamasınlar beni", "herkese söylerler mi?" tarzındaki soruların çok ötesine geçti zamanla. "Siktir et ne derlerse desinler. Arkadaşlarımsa her türlü arkamda olacaklardır" düşüncesi oluştu bende. 

En son buluştuğum kişiyle bu tarz konularda konuşuyorduk. Kendisi beni "homofobik gey" olarak nitelendirmişti hhyrhwhjhehe. İzninizle önce bir güldüm. Bunu diyen kişi feminenlerden nefret ediyordu. "Kadınsıyla yatacağıma kadınla yatarım" düşüncesinde biriydi. Adama düzgün bir şekilde anlatıyorum, anlamıyor. Ne dediysem bana mısın demedi. Şizofrendi sanırım. Kısaca onun gözünde ben homofobik bir geyim, kendisi ise püri pak. 

Biraz da geylerle iletişim içinde bulunmayı bu yüzden sevmiyorum. Başka şehirlerde durum nasıl bilmem ama İstanbul'da her türlü manyağa rastlıyorsunuz. Buluşmaya saygıdan dolayı takım elbiseyle gelenden 2. buluşmada yüzük takalım diyene, evlat edinmekten bahsedenden tutun, doğan görünümlü modifiyeli şahin arabası olana kadar türlü türlü gey gördüm ben. En normalinin bile zamanla bir anormalliği ortaya çıkıyor. Benim için de geçerli bu. Ben de manyağım, ama sadece ilk zamanlarda göstermiyorum bunu. Her şey raylı rayına oturduktan sonra ortaya çıkıyor bende :D

Son zamanlarda hayatımda çok farklı durumlar yaşamadığım için bu sefer böyle biraz çorba bir yazı oldu. En azından okuyacak güzel bir sunmuşumdur diye düşünüyorum. Arayı fazla açmayacağım, söz! Yazmayı çok seviyorum ama her şey o kadar yoğun ki! Ağustos'tan sonra istediğim olay gerçekleşirse oldukça fazla boş zamanım olacak, o zaman döktüreceğim :)

***Bundan sonra ne hakkımda yazacağımdan bahsedeyim. Bir nevi gelecek yazının fragmanı ahaha: Bir ara Facebook'ta rastlamıştım. Geylerin aile oluşumu varmış. Böyle araştırdım ve en az 10 tane gördüm. O aileler ilgili bir şeyler yazacağım, çünkü aşırı komik. Hatta kahkahalarla gülmüştüm, bayağı malzeme var orada. Fake bir FB hesabı açmam lazım, benim yok biliyor musunuz? :D En kısa zamanda GHH olarak aileler hakkındaki yazımla buradayım. 

Seviyorum la sizi biliyorsunuz :p

[GHH]