Archive for 2016

Sankİ AşkI Bulmuş Gİbİ

2 Comments »

 [Yukarıdaki gif Hit The Floor isimli diziden bir sahne. Zero & Jude... Favorilerimdendir.]

Bu sefer biraz duygusal mı oldu ne?

Beni bu yağmurlu havalar melankolik yapıyor, artık daha iyi biliyorum. Yine yeni yeniden geçmişe doğru yolculuk başlıyor benim için. Öyle bir şey ki bu kolay atlatamam. Düşünceler havuzumdan çıkardığım anılardan bir tanesi beni geçmişe, eve götürüyor. Güzel bir yemek masası, her şey yerli yerinde. Masada en sevdiğim yemeklerden var, sırf beni mutlu etmek için yapmış. Yüzümdeki gülücüklerin haddi hesabı yok. Hemen sarılarak onu öpücük yağmuruna tutuyorum. Dudağından, alnından, yanağından, burnundan, çenesinden öpüyorum. O kadar şaşırıyor ki.. “Kalbine giden yol kesinlikle midenden" geçiyor” diyor bana. Kafamı evet diye bir aşağı bir yukarı sallıyor, sonra da öpücük bombardımanına devam ediyorum. 

Koca masada yemeği yan yana yiyoruz. Hiç ayrılmak istemiyorum yanından. Kokusunu içime çekmek, tenini tenime değdirmek istiyorum. Tuz almak için mutfağa kalktığında arkasından gidiyorum, gözlerim onu her daim görmek istiyor. Ellerimle yemek yediriyorum, peçeteyle dudaklarını siliyorum. İlgilenmek, yanında olmak istiyorum. Gözlerindeki ışıltı bana bir ömür yetecek gibi, benim için hissettiği bütün duyguları o ışıltıda görebiliyorum.

Yemek bittiğinde masayı beraber topluyoruz, hemen koltuğa atlayıp televizyonu karıştırmaya başlıyoruz. İkimizin de içinde çocuk yatıyor, Digitürk’ün çocuk kanallarından birine takılıp çizgi film izlemeye başlıyoruz. Patlamış mısır yemek istediğini söylüyor, hemen soluğu mutfakta alıyorum. Arkamdan sinsice gelip belimden sarılıyor bana, boynumu öpüyor. 

Buzdolabından çikolata çıkartıp kopartıyor ve ağzına götürüyor. Diğer ucundan da ben tutuyorum ve en sonunda dudaklarımız buluşuyor. Onu öpmeyi çok seviyorum, dudakları beni sanki kendine mahkum ediyor. Bir ihtiyaç gibi sürekli öpmek istiyorum. Havaya kaldırdığımda “delilik yapma” diye bağırıyor. 

   
Yeniden koltuğa kurulduğumuzda hayatın ne kadar güzel olduğunu düşünüyorum. Şanslı bir insandım ben, onun gibi birini bulmuştum çünkü. Kafa yapılarımız o kadar benziyordu ki… Birbirimizin cümlelerini tamamlıyorduk, aynı şeyleri istiyor ve düşünüyorduk hep. Bazen bunların hepsi bir rüya mı acaba diye düşünürdüm. Hayır, gerçekti; hem de hayatın kendisi kadar gerçekti.

Eli elime değdiğinde sımsıkı sarıyorum, sanki hiç bırakmayacak gibi… Televizyonda çizgi film olmasına rağmen gayet ironik bir şekilde ben tutku, şehvet, arzu hissediyordum. Hiç sevmediği halde sırf ben seviyorum diye o güzel ipeksi saçlarını karıştırmama izin verirdi. Patlamış mısırları ağzıma tıktığında görüntüm onu oldukça güldürmüştü. Resmen kahkaha atıyordu, hem de delicesine… Gülmek ona çok yakışıyordu, iki yanağındaki gamzeleri ortaya çıkıyordu. Peşinde dolaştığım, bin bir fırıldaklık yaptığım bu harika insanı kazandığım için kendimi şanslı olarak nitelendiriyordum.

Ellerinden tutarak koltuğa yattım ve üstüme çıkmasına izin verdim. Belinden tuttum, büyük bir gülümsemeyle yüzüne baktım. Eli elime kilitlendi, eğilerek göbeğimi açtı ve öpmeye başladı. Meme uçlarıma gelmişti, ikisini de ufak ufak dokunuşlarla öpüyordu. Boynumu yaladı, kulak mememi emmeye başladı. Kulağıma “onu hayal ederken” düşündüğüm sözleri söylüyordu bir bir. Ben mi onu bu kadar kendime bağlamıştım? İnanamıyordum. Sadece düşlerimde yan yana geliriz düşünürken şu anda koltukta resmen aşk yaşıyorduk. 


Yanıma yattığında o kadar masum duruyordu ki… Hayatımda olmadığı zamanlarda bile sanki onun gelmesini beklemiştim. Onunla beraber binlerce hatıra biriktirmek istiyordum. Asla unutmamalıydım, yanlış bir şeyler olmasın hayatımızda diye dua ediyordum. Birbirimize sarıldık ve o koltukta uyuduk. Daha önce de bunları yaptığımız halde bu sefer ki özeldi, bunu hissediyordum. Zaten daha sonra bana kendisi de özel olduğunu söylemişti. 

Ben uyandığımda o hala bebekler gibi uyuyordu. İçeri geçip battaniye getirdim ve üzerini örttüm. Loş ışıkta uyurken onu seyrettim bir süre. Yüzüne düşen bir parça saçını hissettirmeden kulağının arkasına götürdüm ve uyanana kadar onu izlemeye devam ettim.

Not: Güzel anıları güzel bir şekilde hatırlamak gerekir. Bu yüzden bu yazı sadece "güzele" odaklı yazıldı. Öncesinde olan tanışma olayını bu yazıda anlatmıştım. İleride olan olayları da anlatmanın zamanı gelecek.

***

Yenİ ve HeyecanlI Hİkayelerİmle En kIsa Zamanda Gerİ Dönüyorum

3 Comments »



Biliyorum, biliyorum çok uzun bir ara oldu. Hayat, etmek parası, sıkıntılar, gezmeler ve diğer bahaneler birleşince zamanın ve blogun ırzına iyice geçtim. Ama güneş yeniden doğdu, artık aydınlığa çıktım. Bu da geri dönüşün habercisi olmalıydı. Hem size bir güzel haber daha vereyim: Biriktirdiğim yeni hikayelerim var. Buraya yazmak için sabırsızlanıyorum.

Kısacası geri döndün canlar... (ya da biçız) :D Ufaktan haber vermek için kısa bir post atayım dedim. En son model maceralar, taş gibi adamlar, unutulmayacak hikayeler ve seksiz pozlar için tıklayınız moduna girin. Mouse'nuzun yenien GHH'ye dönmesi tek dileğim.

Seviliyorsunuz, görüşmek üzere...

Not: Connor'a bayıldığım doğrudur. Daha doğrusu How to Get Away With Murder'a bayılıyorum. Yazısı da gelebilir.