Archive for Mayıs 2015

Sevgili Olduğum Kişilere Önce Rezil Oluyorum

10 Comments »


Şu gencecik, kısacık hayatımda boyunca genelde sınırları zorlayan bir insan oldum. Uçlarda gezdiğim süre boyunca ayaklarım genelde yere basmıyordu. Bu yüzden hep farklı olana yönelmek, küçük detaylara dikkat etmek benim yapım oldu. Çevremdeki insanların garip bakışları ya da şaşkın ünlemlerini görmek sıradan bir etkinliğe dönüştü.

Farklı olmak güzeldir. Zaten gey olarak farklıyız, bir de düşüncelerimiz farklı olunca daha da katmerli oluyor. En yakın arkadaşıma kullandığım cümlelerden biri şu: Manhattan'lı zenci sevgili istiyorum! :D 

Neden böyle bir cümle kurduğumu ve aramızda bir espri olayına dönüştüğünü bilmiyorum. Zencileri seviyorum. Sadece bir noktalarını değil, baştan aşağı haha. Manhattan'ı da seviyorum. Bir iki kombinasyonun birleşmesi de gayet normal olduğu için sanırım. Bendeki şansla bu gidişle saat satan Senegallilerle sevgili olurum anca. Zaten benle sevgili olan genelde kafayı yiyor. 

Hayatım boyunca İstanbul'da yaşadım ve çok çok az gey kafeye gittim. Bilenler bilir, en meşhurlarından Sugar vardı. Daha böyle elitist takılan ya da takıldığını sanan kişiler tercih ederdi. Diğerleri ise Mor Kedi'de takılırdı. Ben de 3 kere Sugar'da bulundum, çilekli limonatalarını tattım, sohbetlerine takıldım.

En son gittiğimde üzerimde bir enerji vardı ve nasıl atacağımı bilmiyordum. Arkadaşım da buluştuğu çok hoş bir çocukla geldi, yanıma kuruldular. Tanışma faslını filan geçiyorum. Hoş, yakışıklı, buğday tenli, zengin, uzun boylu.... Kısaca ideal erkek işte! Al eve besle, dışarı çıkmasına bile izin verme. Ama biraz da burnu havada, hepinizin karşılaştığı klasik tip ukalalık işte. 

Kafe çok kalabalıktı o gün (İstanbul gey kaynıyor zaten), bu yüzden masaları biraz sıkıştırmışlardı. Arkadaşımın sevgilisi aradı ve buluştuğu çocuğu resmen ekti. Evet, sevgilisi var ve başkalarıyla buluşuyor. Yeni dünyaya hoş geldiniz. Ben sadece arkadaşımla 1 saat sohbet etmek için onun özellikle istediği yere geldim, ama karşımda hiç tanımadığım bir adamla kaldım. Sohbet açarım ama pek konuşkan bir tipe de benzemiyor. Ses tonunca hafif cinnetlik bir ukalalık var ve ben çilekli limonatanın bardağını dişleriyle tanıştırmak istiyorum. Kaçıp gidemem de, o zamanlar öyle bir özellik bünyemde bulunmuyordu. 

Durdum durdum ve kafamda plan yaptım. Onu ideal erkek olarak iyiden iyiye kabul edip alttan alttan mesaj çalışmalarına başladım. İçki içmek istediğinde bana da sordu, ben hemen sarhoş olurum, sarhoş olduğumda da karşımdakini deli gibi öperim dedim. Mesleğinden bahsetti, en ilgi çekici bulduğum meslek diye cevapladım. İstanbul'da en sevdiği yeri söyledi, benim de en sevdiğim yer dedim. Boyunu sordum, 1.85 dedi. En sevdiğim uzunluk biliyor musun dedim (Oha yani) Gerçi dalgasına yaptığım için içten içe çok eğleniyorum bu sırada. Yakışıklı, buğday tenli, dar kesim giyinen, uzun böyle ve isminde E harfi geçen erkeklere bayıldığımı ve aşık olduğumu söyledim. Beni daha yakından tanımak istersen baştan aşağı fiziksel arama yapabilirsin dedim. En sevdiğim fiziksel aktivite minimum iki kişiyle yapılıyor ama isteğe ve arzuya göre sayıyı artırmak tabi ki de mümkün dedim.


Kısacası adama baştan aşağı yıkama yağlama yaptım. Tepkisi de şöyle bakın: Bunları ben ilk kez duymuyorum, herkes bana söylüyor ama sen yine de anlatmaya, bahsetmeye devam et. Hadi, hadi! Tam kıvama getirmişken telefonu çaldı. Arayan babasıymış, şirkete gitmesi gerekiyordu. Telefonunu verdi bana, akşam saat 9'da The Marmara'nın önünde buluşalım, odayı ben ayarlarım dedi ve gitti. 

Ben böyle mal mal gülüyorum ama, aşırı derecede komik bir durumdu. Ve eğlencesine, geyiğine başladığım bir durum artıya dönüşmüştü. Ben de yavaş yavaş toparlanıp çıkacakken yan masadan boazan bir ses"Akşam gitmeyi düşünüyor musun? O kadar dil döktün" dedi. Şöyle bir buz kestiğimi hatırlıyorum. Hastıroloji durumu yaşıyorum adeta. Ağır ağır döndüm ve dan diye yüz yüze geldik. Her şeyi ama her şeyi duymuş. Halbuki sessiz konuşuyordum. Sikerler ya, resmen kıpkırmızıya dönmüştüm. 

Ne diyeceğimi biliyordum, put gibi kalmıştım. O da suratıma bakıp kıs kıs gülüyordu. Yabancı arkadaşı merak ettiği için getirmiş, bu yüzden konuşmalarımızı sadece kendisi anlamış. Eğlencesine yaptım demek istiyorum ama diyemiyorum. 5 saniye öyle ayakta kalakalmış bir vaziyette durduktan sonra kendimi toparladım ve emin bir şekilde "Eğlencesine yapmıştım. Gitmeyeceğim" dedim ve çıkışa doğru yöneldim.

"Beklesene bi" dedi bana yine o kalın sesiyle. Garsonda hızlıca kalem ve kağıt istedi, geldiği gibi de bir şeyler karaladı. Arkadaşıyla beraber toparlandı, yanıma geldi. Dörde katlanmış kağıdı bana verdi, "Madem eğlenceydi, belki buraya gelirsin" dedi ve arkadaşıyla gitti. 


Kağıdı açtığımda Ortaköy'de bir mekanın adresi vardı. Saat olarak "9" yazıyordu. Saat 9 olduğunda ben de Ortaköy'deydim...... Bu şekilde başladı, bir şekilde bitti.

Not: İlk fotodaki yataklı tren olayını kesinlikle yapacağım. Ailecek küçükken yapmıştık bir kere ama ben böyle arzuladığım insanla istiyorum. Tren sesi eşliğinde öpüşmeli, sevişmeli, inlemeli haha :D