Lİsedeyken Hayatımdan Bİr "Onur" Geçtİ


Hiçbir şekilde nedenini bilmiyorum ama yazının şarkısı olarak bu parçayı seçiyorum.

Artık resmen blog yazılarımda bile lise yıllarımdan bahsedebildiğime göre, kendimi yaşlı ilan edebilirim. Şakası bile kötü olsa da, bir gün ya yaşlanacağız ya da Ajda Pekkan gibi olacağız. Bugün şöyle bir düşündüm de benim lise yıllarım maceralı geçmiş biraz. Tabi ben o zamanlar kezban olduğum için böyle fırsatları tam olarak değerlendiremedim. Ne zaman Lise 3'e, o zaman maymun gözünü açtı.

Kendimi çok uzun zamandır tanıyor ve biliyorum; o konuda şüpheniz olmasın. Hiçbir zaman kendimle kavgalı olmadım, bunu ayrı bir yazı da anlatacağım. Sadece o zamanlar karşı taraftan sinyalleri tam olarak doğru şekilde algılayamıyordum. Bu da eh birkaç fırsatı kaçırdı. İçlerinde biri var ki, Aşk-ı Memnu'ya taş çıkartır. Onu anlatacağım size.

Lise 2'ye gidiyordum. Gayet mazbut, biraz inek, sınavlara çalışan ama bunun yanında neredeyse her gay gibi okulun voleybol takımında yer alan, dersaneye giden ve herkesle iyi anlaşan çiçek bir çocuktum. Sınıf arkadaşlarımdan birinin arkadaşı o sıralar bizim sınıfta çok meşhurdu. Yakınlardaki bir eczanede çalışan ve adı Onur olan bu çocuk kızların dilindeydi. Hatta sınıfın kaşarı Fulden feci derecede abayı yakmış bu Onur'a (Böyle de magazin programı sunuyor gibi oldum. Özge Varan-Ulusoy'dam iyi olacağım eminim ama haha)

Ne yapıp edip Fulden bu çocukla görüşmüş. Ertesi gün sınıfta ballandıra ballandıra anlatıyordu. Okul çıkışında arkadaşı Musa'yı almaya gelecekmiş, halı sahaya futbol oynamaya gideceklermiş. Fulden kaşarı da destek için onlarla birlikte gidecekmiş. Sınıfın Onur'u görmeyen kızlarını aldı bir heyecan. Dersler bitti, herkes çıkıp servislerine dağılırken meşhur Onur'u gördüm. Kıvırcık saçlara sahip, kumral, uzun boylu, yapılı bir çocuktu. Ama en çekici yeri kesinlikle açık yeşil gözleriydi. Gerçekten de çekici bir çocuktu, aurası vardı. Bu da beni gördü, gözlerini dikip baktı. Ben sonra süzülerek servisime bindim. Ertesi gün oldu, çıkışta benim servisimin önünde gördüm bunu. Bu sefer daha uzun baktı bana. Haftanın son günü Cuma olduğunda bu yine benim servisin önündeydi. Yanında da Fulden vardı. Selam verdi bana, şaşırdım.

"Merhaba. Sen GHH olmalısın. Fulden'le aynı sınıftaymışsınız"

"E, şey... Evet aynı sınıftayız. Merhaba"

"Nasılsın?"

Hönk, ne alaka yani? Niye bana soruyor la bunları?

"İyiyim, tatile girdiğimiz için fazla iyiym hatta"

Böyle der demez bunu aldı bir gülme. Fulden de ağzının kenarıyla gülüyor. 

"İyi olmana sevindim. (Burada kendini tanıtıyor. Yukarıda benim tanıttığım şeyler, eczane filan işte)

Neyse, böyle garip bir konuşmadan sonra ben gittim. Servis hareket ettiğimde arkama baktım ve yine bana baktığını gördüm. Hadi şimdi biraz hızlı gidelim.

Ertesi gün dersanedeyken bilmediğim bir numaradan mesaj geldi.

"Selam, ben Onur. Numaranı Musa'dan aldım. Bakırköy'deyim. Hangi dersanedesin, Musa'ya sormadım?"

Ben yine ne alaka amk diyorum kendi kendime. Bir yandan da en kezban halimle cevap yazıyorum.

"Kültür'deyim"

Anında cevap...

"5 dakika sonra oradayım"

5 dakika sonra bir mesaj daha...

"Geldim, dersin bitince aşağı insene"

Aşağı inince buralarda olduğunu, canının sıkıldığını ve takılmak istediğini söyledi.

Bundan sonra 2 ay boyunca her Cumartesi, her Pazar dersaneye geldi ve beni bekledi. Onunla konuşmayı seviyordum, beni güldürüyordu ve benle ilgileniyordu. Ama dediğim gibi sinyalleri nedense sağlıklı alamıyordum o zaman. Şimdi olsa kaçar mıydı yahu?

Sinyalimi karıştıran şeylerden biri de beni sinemaya götüreceğini söyleyip Kurtlar Vadisi'nin bir filmemi gitmemiz haha. Çıktığının ilk günüydü ve gece 12 seansı bile doluydu. Biz de giremedik ve bu beni Bakırköy'de bir türkü kafeye götürdü. Allah'ım!!! Hayatım boyunca sadece 1 kere böyle bir ortama gittim. Ceketini fırlattı bana, dar gömleğiyle saldı kendini piste. Bilinen bütün oyunları oynadı, bana baka baka hem de. Efe'm benim filan diyordum herhalde içimden bilmiyorum. Ortam feciydi yahu. Bir tane kız vardı, sanırım annesinin, ablalarının, kuzenlerini, teyzelerini, yengelerinin ve halalarının bütün takılarını takmış takıştırmıştı. Korkunçlu bir şeydi. Merve'nin annesi Periko gibi!!!

Biz bunla bayağı eğleniyorduk. Benim evimde o zamanlar bilgisayar vardı ama anneme kablosunu saklamasını söylemiştim. sınava sağlıklı bir şekilde çalışamıyordum yoksa. Bununla MSN'de (Ah MSN ah!) konuşcam diye neredeyse her akşam internet kafeye gidiyordm. Cam açıyorduk, salak salak smiley dolu muhabbetler yapıyorduk.

Bu arada feci bir yağmurun yağdığı gün Fulden'e buluşmak için söz vermiş gitmemiş. Ondan sonra da sms ile ayrılmış kızdan. Bizim aptal da 2 saat boyunca yağmuur altında Onur'u beklemiş. Bana "sen de konuşma, o kötü biri filan" diye çemkiriyordu.

Bir gün okul çıkışı geldi Onur, tuttu kolumdan bir arabanın içine attı beni. Tecavüz, İffet sahnesi gelmesin aklınıza lan! "Nereye gidiyoruz?" demeye kalmadan bastı gaza. Yeşilliklerin içinde bir restorana gittik. Amcasınınmış. Akşamları açılıyormuş. Anahtarı almış, restoranın en güzel masasını donatmış. Ben hala gözlerini kırpıştıran bir saf! 

"Senin için hazırladım GHH"

"Eee, teşekkür ederim Onur. Ne zahmet ettin"

"Senle yaptığımız hiçbir şey zahmet değil"

*Hönk!*

Yemeğimizi yedik, sonra bu rakı açtı. İçiyor, bana da ikram ediyor! Yaşı tutmayan biri olarak tabi ki de içmedim deyip sosyal mesaj vermicem amk... Herhalde içtim! Ama abartmadım. Bu içiyor, bir yandan da şarkılar söylüyor. Şarkılarının da manası var ama. Hep böyle aşklı, senli benli parçalar. Ben ilk defa o zaman "acaba?" demiştim. Sonra gel oynayalım dedi. Alah'ım bir peri masalı adeta. Sevgili külkedisi GHH ile oynayan çakır gözlü Onur, yakınlaştıkları bir anda GHH'nin dudaklarına yapışmasın mı? Uzun uzun öpüp bırakmasın mı? GHH şok olmasın mı? Böyle yazınca bir sike benzemiyor, normale dönelim.

Beni uzun uzun öptü, hatta dudaklarımı yedi amk. Ben de dudak namına bir şey kalmadı, tuttu bir de bırakmıyor. Çekicem kendimi çekemiyorum. Bir yandan da şoke olmuş vaziyetteyim. Kabul ediyorum ki çok güzel öpüyordu herif. 

En son öpüşme faslı bitince "oh be" diyerek bağırıp masadan aldığı bardaktaki rakıyı içip parçaladı. Adeta bir Bülent Ersoy! Benim şaşkınlığımı gördüğünde "senin bu saf hallerini seviyorum be" demişti.

Ama ben sevmiyordum. Böyle şeylere pek alışık değildim, hele ki kontrolün bir başkasında olması hoşuma gitmiyordu. Ama dudaklarının tadı gayet hoşuma giderken diğer duygularım ağır bastı ve restorandan ayrıldım. Arabaya doğru giderken yakaladı beni "Noldu" dedi.

"Her şey olması gerektiği gibi GHH"

"Ne olması gerektiği gibi? Ben var bir şş.. ş- şer- şey bilmemek"

"Gel buraya"

Ben hala gelmeyince de;

"Buradan ayrılamazsın. İzin ver seni evine bırakayım"

Şöyle bir etrafa bakınca tabi ki götüm yemedi ve beraber arabasına bindik. Yol boyunca hiç konuşmadık. Eve girdim, kendimi attım ve hiçkırı.... Ağlamadım be, ağlamaktan nefret ederim :) 

Bundan uzun mu uzun bir mesaj geldi. Olayın özetini filan anlatmış. O zaman kafama dank etti. Ben Onur'la takılmayı seviyorum ama işleri ileri bir seviyeye götürmek istemiyorum. Sohbetini eğlenceli buluyorum, yatak performansını değil. Öpüşmesini güzel bulduğumu kabul ediyorum, ama onun beni öpmesini seviyorum. Benim onu öpme gibi bir düşüncem olacağını düşünmüyorum. Peki o halde "neden ders çalışmam gerekirken internet cafelere gidiyordum?" İşte kebanım amk!

Buna cevap yazmadım. Dersane çıkışına geldiğinde görmemzlikten geldim, bu sefer de okul çıkışlarına gelmeye başladım. Resmen psikodrama. Bu görmezden gelmelere kısa sürede dayanamadı ve çekti beni bir kenara konuşmaya başladı. "Burada bağırma, başka bir yere gidelim" dediğimde kabul etti ve okul yakınlarındaki parka gittik. 

Yukarıda yazdığım şeyleri ona da söyledim ve bana direkt "Sen salak mısın?" dedi. Salaktım o zamanlar, kabul ediyorum. Yaptığım salakları da anlatacağım zaten. Ben istemediğimi söylediğimde kabul etmedi. O kadar uğraştı, bu kadar çabuk vazgeçemez tabi herif. 

Msn'de engelledim, sms'lerine ve telefonlarına çıkmadım. Yine görmemezlikten geldim. Bu da Fulden'le yeniden görüşmeye başladı. Bir yandan da bizim okuldaki diğer kızlarla işi pişiriyordu. Klasik kıskandırma olayları. Ama işin komik tarafı kızlarla onu görünce kıskanmıyordum, rahatlıyordum. Bir erkekle görsem ne hissederdim bilmiyorum. Bu sırayla herkesi elden geçirdiği halde benden bir tepki gelmeyince iyice kudurdu. Mesaj attı bana;

"Yeter artık. Sen haddini aştın. Bana cevap vereceksin"

Benden cevap yok.

"Dayak istiyorsun sen. Ve ben bizzat bunu gerçekleştireceğim"

İlk tehdidimi de aldım böylece. Cuma günü İstiklal Marş'ndan sonra beni dövecek Onur. Hala düşününce gülüyorum lan. Fulden'e de demiş, bizim kaşar da bütün sınıfta yaydı. Kısacası bütün sınıf Cuma günü dayak yiyeceğimi biliyor. Cuma oldu. Her zamanki gibi okula gittim. Onur'un beni dövmeyeceğini biliyordum ama acaba da demiyor değildim. Benden yapılıydı ve kaslıydı. Kısacası bir müsabaka olursa o galip çıkardı. 

Cuma okul çıkışı yavaş yavaş topuklayarak servise giderken Fulden salağının "GHH, sana bir sorcam yhaaa!" diye bilerek bağırması sayesinde Onur beni gördü. Bana doğru koşmaya başladı. Aha suratımın ortasına bir tane geçirecek, bari sol yanağıma vursun, sağdan profil olarak foto çekinirim diye düşünüyorum o sıralar haha. Bu koştu koştu veeeeeeeeeee.... yanımda durdu!

Durdu, kulağıma eğildi ve;

"Ben sana kıyamam ki..." dedi.

Ben yine şokeyim tabi. Bunu dedi ve uzaklaştı. Hayatım boyunca Onur'dan duyduğum son cümle bu oldu. Bir daha karşıma çıkmadı. Hatta bütün bokları ben yediğim halde birgün dayanamayarak bunun çalıştığı eczaneye gittim asprin almak için. Beni gördü, gözleri büyüdü. "Merhaba" dedim, cevap vermedi ve içerideki bölmeye geçti. Başka biri ilgilendi benle. O zaman anladım ki kafasında beni bitirmiş.

O benle bir şeyler istedi. Bizim okulda okumadığı halde okulun en popüler çocuğuydu ve beni istemişti. Bana jestler yapmıştı, benim için sürekli fedakarlıkta bulunmuştu. Ben ise reddetmiştim. Ama ben öyle çok kafaya takmadım, demek ki gerçekten derin duygular hissetmemişim. 

Lise 2'de hayatımdan böyle bir Onur geçti. burada ölümsüzleştirmek istedim. Daha bunlar sadece başlangıç.

Sizin lisedeki "Onur"unuz kimdi?

[GHH]

This entry was posted on 22 Ağustos 2014 Cuma and is filed under ,,,,,,,. You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0. You can leave a response.

15 Responses to “Lİsedeyken Hayatımdan Bİr "Onur" Geçtİ”

  1. Benim OnurLARım Emin ve Batu'ydu ama onlar grup seks falan istiyodu aynı şey değil sanırımfslhnfshjgfa Şaka maka belki de hayatının aşkını kaçırdın lan. Nerede, napıyo şu an bilmiyo musun?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maşallah lisedeyken gay grup seks arayan iki erkek, çok önceden açılmış onlar ahaha :D Belki de kaçırdım ama serseri ruhlu biriydi, evine bakmaz boynuzlardı beni jshfhfhf :D Bilmiyorum ki, daha sonraları da o eczanenin önünden geçmiştim ama göremedim. Şimdi ne yapıyor, ne ediyor kim bilir? :)

      Sil
    2. Neyseki ben namusluydum :P Benim 'hayatımın aşkı' tıpkı Onur profilinde biriydi, aynen öyle oluyor sürekli kaçıyorlar. İyiki kezbanlığını koruyup onu hayatına almamışsın bence iyi olmuş :D

      Sil
    3. O yaşta bu şekilde açılmak iyi değil, namusu sonra bozduk biz ahah :p Zaten büyük ihtimalle yürümezdi, 15 yaşında ne yolunda gitmiş ki bu gitsin :D

      Sil
    4. Kesinlikle katılıyorum. :)

      Sil
  2. Tek diyebileceğim şey senin o olayları yaşadığım yaşlardayım hemen hemen ve karşıma bir 'Onur' çıksa bırakacağımı sanmıyorum asff:D
    Yani hayat tuhaf :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bırak bırak, çünkü inan bir cacık olmuyor o yaşlarda :D Böyle hayaller filan hep toz pembe oluyor :D

      Sil
  3. Onur da ne Onur muş. Senin hetero mu gey mi olup olmadığına bakmadan kafaya takmış ve sonuca da kısmen ulaşmış :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gaydarı iyiymiş demek ki ahaha, şimdi de benim iyi mesela :D

      Onur iyiydi hoştu da kalastı biraz ahaha :D

      Sil
  4. Ya çok sevdim bloğunu . Seninle paylasmam gereken hayat hikayelerim olduğunu düşündüm nedense .ulasmak konuşmak ve mümkünse dertlesmek isterim. GGH

    YanıtlaSil
  5. Benimki yine heteroydu amk :( VAH YİNE Mİ KEDER AMA ARTIK YETER!

    YanıtlaSil
  6. Benim Onur'um hiç olmadı lisede ama böyle bir fırsatı kaçırdığın için affetmemelisin kendini bence...
    Belki de aranılan düzgün erkek oydu :-[

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zannetmiyorum ya, hovardaydı o. Yeterince boynuz yedim, 15 yaşındayken boynuz yemeye başlasaydım şimdi psikopat olurdum. İyi oldu böyle ahaha :D

      Sil